Published
Categorized as Sağlık

Kanser Olma Riskimizi Nasıl En Aza İndirebiliriz?

Keşke kanser olmadan önce bilseydim dediğim bir gerçek var: Kansere dair yaygın bir yanılgı, vücudumuzdaki tümörlerin yabancı varlıklar olduğu ve kanser genlerimiz varsa kesinlikle kansere yakalanacağımız inancıdır. Ancak gerçek şu ki, hepimizin vücudunda zaten tümörler bulunur. Önemli olan, bu tümörlerin kansere dönüşmesini engellemektir.

“Genler silahı tutar ama tetiği çeken yaşam tarzıdır.”

Kanserin geliştiği ortamı anlayarak ve bu ortamı bilinçli bir şekilde değiştirerek, kansere yakalanma riskimizi önemli ölçüde azaltabiliriz. Sadece genler değil, yaşam tarzı seçimleri de bu iç tümörlerin oluşumunu destekler veya engeller.

KANSELER HANGİ ORTAMI SEVER?

  • Asidik Ortam: Kanser hücrelerinin büyüdüğü ana ortamlardan biri asidik ortamdır. Organik olmayan kırmızı et, işlenmiş gıdalar (salam, sosis vb.), süt (özellikle inek sütü), sofra tuzu, paketlenmiş gıdalar ve rafine şeker vücudu asidik hale getirir.

Taze ve mevsiminde meyveler, sebzeler, çeşitli baharatlar, temiz su içeren iyi bir diyetle, vücutta kanserin hayatta kalmakta zorlandığı alkali bir ortam yaratmak önemlidir.

  • Oksijensiz (Anaerobik) Ortam: Kanser oksijeni sevmez ve düşük oksijen seviyelerine sahip bir ortamda gelişir. Düzenli egzersiz, doğa yürüyüşleri, stres yönetimi teknikleri ve nefes egzersizleri vücutta oksijen seviyelerini önemli ölçüde artırır. Ayrıca, oksijen terapisi kullanarak kanser hücrelerinin hayatta kalamayacağı bir ortam oluşturulabilir.

  • Yüksek Glikoz Ortamı: Kanseri önlemek veya mevcut kanserin büyümesini durdurmak için atılması gereken en önemli adımlardan biri kan şekerini dengelemektir. Kanser hücreleri büyümek için şekere bağımlıdır ve sağlıklı hücrelerden dört kat daha fazla glikoz tüketir. Şeker alımını azaltarak veya tamamen keserek ve kan şekeri seviyemizi dengede tutarak bu hücreleri açlıktan öldürebiliriz.

DİĞER RİSK FAKTÖRLERİ:

  • Yanmış Gıdalar: Yiyecekler yüksek sıcaklıklarda pişirildiğinde, oldukça kanserojen olan akrilamid adlı bir kimyasal madde oluşur.

  • Düşük Lifli Diyet: Lif, sindirim sisteminin vücuttan atıkları atması için gereklidir. Lif eksikliği kabızlığa yol açar ve atıkların vücuttan atılmasını engelleyerek kan dolaşımına yeniden karışmasına neden olur. Lif ayrıca, meme kanseri ile ilişkilendirilen fazla östrojenin vücuttan atılmasına yardımcı olur.

  • Kronik İltihap: Vücuttaki iltihap, kansere neden olabilecek DNA hasarına yol açar. Omega-3, zerdeçal, zencefil, yaban mersini, şifalı mantarlar, beta-glukanlar, yeşil çay gibi anti-inflamatuar özelliklere sahip gıdalar ve iltihap karşıtı bir diyet faydalıdır.

  • Folik Asit Eksikliği: Nohut, ıspanak, pancar ve brokoli gibi sebzelerde bulunan folik asit, DNA’yı korur.

  • Detoks Sorunları: Karaciğerin detoksifikasyon sürecini desteklemek, vücuttaki toksinlerin atılması ve bu sayede DNA hasarı ile kanser hücrelerinin oluşma riskini azaltmak açısından önemlidir. Sarımsak, soğan gibi sülfür içeren gıdalar, B vitaminleri ve antioksidanlar karaciğerin detoksifikasyonunu destekler.

  • Toksik Yük: Kozmetiklerdeki kimyasallar, ağır metal maruziyeti, sigara ve alkol vücudun toksin yükünü artırarak hücrelerin zamanla dejenerasyonuna yol açar.

  • Düşük Kaliteli Uyku: Uyku, vücudun onarım ve yenilenme sürecidir. Uyku kalitesini artırmak, bu süreci destekler.

  • Stres: Stres hayatımızın bir parçası, ama onu yönetmek bizim kontrolümüzde. Kronik stres, vücudun sürekli kortizol salgılamasına neden olur ve bu da bağışıklık sistemini baskılar.